14 Mayıs 2013 Salı

OKUMANIN ÖNEMİ..

Okumak insanı ruh ve beyin olarak geliştirir. Olaylara bakış açımız değişir. Çevremizde olan bitenleri daha kavrar ve değerlendirmemizi ona göre yaparız. Okuyan insan çevreye pozitif enerji yayar. Okumak, insanın yaşam biçimini olumlu yönde değiştirir. Okuyan düşünür, düşündüğünü ifade eder. Okuyan toplum daha mutlu olur.
Okumayan kişiler iki kelimeyi bir araya getirmekten acizdirler. Konuşacak kelime bulamazlar. Sonuç olarak kahvehaneler tıklım tıklım dolar. İnsanlar kumar oynayarak vakit geçirmeye başlarlar. Oyun oynamaktan ve dedikodu yapan bir toplum haline gelir. Kenar semtlerimizde sokaklar boydan boya kahvehanelerle dolmuştur. Kahvehanelerin çok olması insanımızın zamanını boşa harcadığının göstergesidir. Cahil toplumun göstergesidir. Son yıllarda buna internet cefaların açılması tuzu biberi oldu. İlköğretim çağında ki çocuklar bile bu internet cefalarına takılır hale geldi. Aileler, gençler, öğrenciler, öğretmenler, esnaf, idareciler, din görevlileri okumuyor ve okutmuyorlar. Kitap okuma alışkanlığı büyüklerden örnek alınarak kazanılır. Kitap okuma alışkanlığı ailede kazanılır. Kitap okumayı alışkanlık haline getiren çocuklar ömürlerinin sonuna kadar kitap okumaya devam ederler. Kitap tartışmasız iyi bir arkadaş ve öğretmendir. Toplumumuzda büyükler televizyonun başında, gençlerimiz cep telefonunda mesaj yazmakla, çocuklarda internet cefalarda zamanlarını Boşa harcamaktadırlar. Bu sanal ve gerçek olmayan dünyanın içinde yaşamaktayız. Ailelerimiz paramparça olmaktadır. Ortak yaşam ortamımız bitmek üzeredir. Aile bireylerimiz aile içi iletişimden yoksun hale gelmiştir.


OKUMANIN ÖNEMİ..

Okumak insanı ruh ve beyin olarak geliştirir. Olaylara bakış açımız değişir. Çevremizde olan bitenleri daha kavrar ve değerlendirmemizi ona göre yaparız. Okuyan insan çevreye pozitif enerji yayar. Okumak, insanın yaşam biçimini olumlu yönde değiştirir. Okuyan düşünür, düşündüğünü ifade eder. Okuyan toplum daha mutlu olur.
Okumayan kişiler iki kelimeyi bir araya getirmekten acizdirler. Konuşacak kelime bulamazlar. Sonuç olarak kahvehaneler tıklım tıklım dolar. İnsanlar kumar oynayarak vakit geçirmeye başlarlar. Oyun oynamaktan ve dedikodu yapan bir toplum haline gelir. Kenar semtlerimizde sokaklar boydan boya kahvehanelerle dolmuştur. Kahvehanelerin çok olması insanımızın zamanını boşa harcadığının göstergesidir. Cahil toplumun göstergesidir. Son yıllarda buna internet cefaların açılması tuzu biberi oldu. İlköğretim çağında ki çocuklar bile bu internet cefalarına takılır hale geldi. Aileler, gençler, öğrenciler, öğretmenler, esnaf, idareciler, din görevlileri okumuyor ve okutmuyorlar. Kitap okuma alışkanlığı büyüklerden örnek alınarak kazanılır. Kitap okuma alışkanlığı ailede kazanılır. Kitap okumayı alışkanlık haline getiren çocuklar ömürlerinin sonuna kadar kitap okumaya devam ederler. Kitap tartışmasız iyi bir arkadaş ve öğretmendir. Toplumumuzda büyükler televizyonun başında, gençlerimiz cep telefonunda mesaj yazmakla, çocuklarda internet cefalarda zamanlarını Boşa harcamaktadırlar. Bu sanal ve gerçek olmayan dünyanın içinde yaşamaktayız. Ailelerimiz paramparça olmaktadır. Ortak yaşam ortamımız bitmek üzeredir. Aile bireylerimiz aile içi iletişimden yoksun hale gelmiştir.


2 Mayıs 2013 Perşembe

Bize Bağlı
Bu akşam da gönlümüzce bitmediyse gün,
Demek tümü bizim omuzlarımızda yükün.
Gelin, buna bir çare bulalım.
Bunca olduğumuz gayri yetmiyor.
Yarın daha iyi adam olalım.
Yarın daha sağlam, daha akıllı
Yarın daha sevdalı, daha haklı
Günün bize bağlı olduğunu bilelim.

Ne güzel söylemiş Melih Cevdet Anday. Tüm içtenliğimle bir ek yapmak istiyorum,
“Yarın daha iyi, daha güzel, daha paylaşımcı, daha kararlı olalım.”
Bize Bağlı
Bu akşam da gönlümüzce bitmediyse gün,
Demek tümü bizim omuzlarımızda yükün.
Gelin, buna bir çare bulalım.
Bunca olduğumuz gayri yetmiyor.
Yarın daha iyi adam olalım.
Yarın daha sağlam, daha akıllı
Yarın daha sevdalı, daha haklı
Günün bize bağlı olduğunu bilelim.

Ne güzel söylemiş Melih Cevdet Anday. Tüm içtenliğimle bir ek yapmak istiyorum,
“Yarın daha iyi, daha güzel, daha paylaşımcı, daha kararlı olalım.”

26 Nisan 2013 Cuma

AİLE KAVRAMI..

Ailenin bütün insan toplulukları için geçerli bir tanın ortaya koymak oldukça güçtür. Toplumlar kendi yapılarına bağlı olarak “Aile” kavramına farklı anlamlar yüklemektedir. Ailenin sosyal örgütlenmenin temel birimlerinden biri hatta “toplumun temel yapısı olduğu gerçektir. Aile anne, baba ve bağımlı çocuklardan oluşan bir kurumdur. Toplumsal bir kurum olan Ailenin yüzyıllar süren evrimi boyunca birçok değişim geçirdiğini aile yapısıyla birlikte akraba ilişkilerinin, evlilik anlayışını ve genel olarak davranış kalıplarının da değiştiği görülmektedir. İlkel toplumlardan günümüze kadar olan evriminde “kabile, sop ya da klan gibi iç içe girmiş ‘büyük aile’ den, büyükanne, büyükbaba, teyze, amca, hala gibi akrabaları içine alan “geniş aile” ye ve geniş aileden de sadece anne baba ve çocuklardan oluşan günümüzün “çekirdek ailesi” ne giden bir çizgi izlemektedir.
Toplumsal değişme sonucu kölelik ve feodallik ortadan kalkarken ailenin birimi de değişmiştir. Özgürlük ve demokrasi bilincinin gelişip yaygınlaşması ve kadınların ekonomik açıdan gittikçe etkin rol oynamaya başlamaları aile ilişkilerinin değişmesinde etkili olmuştur. 20.yy.ın ilk yarısından itibaren kadın-erkek eşitliliğinin dengeli hale gelmesiyle günümüz modern aile biçimi ortaya çıkmıştır.

AİLE KAVRAMI..

Ailenin bütün insan toplulukları için geçerli bir tanın ortaya koymak oldukça güçtür. Toplumlar kendi yapılarına bağlı olarak “Aile” kavramına farklı anlamlar yüklemektedir. Ailenin sosyal örgütlenmenin temel birimlerinden biri hatta “toplumun temel yapısı olduğu gerçektir. Aile anne, baba ve bağımlı çocuklardan oluşan bir kurumdur. Toplumsal bir kurum olan Ailenin yüzyıllar süren evrimi boyunca birçok değişim geçirdiğini aile yapısıyla birlikte akraba ilişkilerinin, evlilik anlayışını ve genel olarak davranış kalıplarının da değiştiği görülmektedir. İlkel toplumlardan günümüze kadar olan evriminde “kabile, sop ya da klan gibi iç içe girmiş ‘büyük aile’ den, büyükanne, büyükbaba, teyze, amca, hala gibi akrabaları içine alan “geniş aile” ye ve geniş aileden de sadece anne baba ve çocuklardan oluşan günümüzün “çekirdek ailesi” ne giden bir çizgi izlemektedir.
Toplumsal değişme sonucu kölelik ve feodallik ortadan kalkarken ailenin birimi de değişmiştir. Özgürlük ve demokrasi bilincinin gelişip yaygınlaşması ve kadınların ekonomik açıdan gittikçe etkin rol oynamaya başlamaları aile ilişkilerinin değişmesinde etkili olmuştur. 20.yy.ın ilk yarısından itibaren kadın-erkek eşitliliğinin dengeli hale gelmesiyle günümüz modern aile biçimi ortaya çıkmıştır.

18 Nisan 2013 Perşembe

KÜLTÜRÜN ÖNEMİ

Kültür kavramını en başta sözlük anlamıyla tanımlayabiliriz: Bir toplumun duyuş düşünüş birliğini oluşturan, gelenek durumundaki her türlü yaşayış, düşünce, dil ve sanat varlıklarının topu, belli bir konuda edinilmiş geniş ve sistemli bilgi. Bir başka tanımlaması ise şöyledir: Tarihsel ve toplumsal gelişme süreci içinde yaratılan her türlü değerlerle bunları kullanmada, sonraki kuşaklara iletmede kullanılan, insanın doğal ve toplumsal çevresine egemenliğinin ölçüsünü gösteren araçların tümü. Üçüncü sözlük tanımı şu şekildedir: Akıl yürütme, eleştirme ve beğeni yeteneklerinin öğrenim, deney ve yaşantılar yoluyla geliştirilmiş olan biçimidir.
Kültür, bir toplumu kendi tarihi içinde meydana getirdiği değer hükümlerinin bütünüdür. Bunlar ilim, sanat, ahlak ve dine ait değerlerdir.
Her toplumun kendi kültürü vardır ve kültürün yükselmesi, ilerlemesi ve gelişmesi medeniyetin doğuşunu sağlar. Sosyolojik çerçevede en geniş sınırlarına ulaşan kültür kavramı ‘bir yaşama biçimidir.’ Bu yaklaşımda bir toplumda bulunan ve bulunmayan bütün ifade ve etkileşim biçimleri önem kazanır. Bu anlamda kültür, insan olarak belli bir toplumda öğrendiklerimizle, davranış, düşünce sistemimizin toplamı sayılabilir. Bir bakıma ne yediğimiz, ne içtiğimiz, ne okuduğumuz, nelere sempati ile yaklaşırken, nelere tepki duyduğumuz, ait olunan grup, küme ya da toplumu karakterize eder. Günümüzde iletişimin son derece hızlı yapılabilmesi kültürel ve bilimsel gelişmelerin, anında yayılmasına olanak sağlamıştır. Bu durum kültürlerin birbirleriyle olan ilişkilerinin ve etkileşimlerinin üzerine düşünülmesi gereğini çıkarmıştır.
Aslında sosyal bilimciler 166 farklı tanımı olan kültür kavramı için ‘bir kavramın bu kadar çok tanımı varsa, onun tanımlanamayacağını kabul etmek gerekir’ diyebiliyorlar. Kültür tarihçileri insanoğlunun gelişme ve ilerleme göstererek hayatta kalma ve varlığını sürdürme savaşındaki başarısını, kültürel bir varlık oluşuna yani öğrendiklerini birikiminde saklayıp yeni nesillere aktarma yeteneği ile becerisine bağlar.